12 Ekim 2011 Çarşamba

Acımadı ki..

Iz bırak(a)mayanlara bilahare döneceğim, ama biraz da iz bırakanlardan bahsetmek gerek..



Parkta oynarken baldırıma çivi battığında 4 yaşındaydım..panik içinde koşup gelen komşu ablalara -ağlamamak için dudağımı ısırarak ve yaşımın ve o an hissettiğim acının el verdiği kadar dik ve mağrur durmaya çalışarak- 'acımadı ki' demiştim..fiziksel acı bu olaydan önce de, sonraları da -özlememe pek fırsat vermeden- sık sık çaldı kapımı..



Beni çok sevsin istediğim, etrafında sürekli kedi gibi dönüp dolaştığım abimin odasına girdiğimde ve kendimce türlü şirinlikler yaparak onu uyandırmaya çalıştığımda 6 yaşındaydım..Beni kaldırıp odanın diğer köşesine fırlatmıştı ve 'alın şu piçi başımdan' diye bağırmıştı. Koşarak odaya giren annem ağlayarak beni odadan çıkardı, onun göz yaşlarını silip 'anne ağlama, hiçbir yerim acımadı' dediğimi hatırlıyorum..ruhsal acı ile tanışmam da böyle oldu..



bu iki acının harmanlanıp beni bulması için ise 11 yaşına kadar beklemem gerekiyordu...Babam bana ilk ve son kez vurduğunda -korkusundan- (erkekler korkularını böyle ifade ediyor genelde) ben en asi halimle ve burnumdan akan kanı umursamadan ona hakaretler yağdırmaya ve 'acımadı işte' diye bağırmaya devam etmiştim...o tokadın yanağımda bıraktığı acı mı daha dayanılmazdı, yoksa o güne kadar en değerli varlığım olarak gördüğüm insanın beni bu şekilde kırması mı bilmiyorum..

Seneler içinde acılar çeşitlendi. Düştüm, hırpalandım, kazık yedim, kırdım, kırıldım, hastalandım, sevdiğim insanları sonsuzluğa uğurladım..Hem bedenim, hem yüreğim sayısız defa acının farklı hallerine maruz kaldı..ama her seferinde başta kendim olmak üzere çevremdeki herkesi acımadığına ikna etmeye çalıştım..

26 yaşındaydım acının geçiştirmesi en zor haliyle tanıştığımda..O gün de ağlamadım..sustum..sesim beni terk etti..kelimeler beni terk etti..hani belki o tartışmadan sonra 'özür dilerim' demiş olsaydı, belki sesim geri gelir ve belki 'önemli değil, acımadı' derdim..belki...

sonsuzluğa inanıyordum o zamanlar ve böyle bitmemeliydi..ben onu sonsuza dek seveceğim sanmıştım, sonsuza dek onun yanında kalacağım, sonsuza dek onun sesi ile uykuya dalacağım, onun ritmine uyduracağım nefes alışlarımı, onun kokusu olacak tenimde..olmadı..

Haziran sonuydu sessizce o evi, o şehri, onun kokusunu geride bırakıp gittiğimde..Daha kapıyı çekerken ağlamaya başladım ve aylarca dinmedi gözyaşlarım..günün her saati ve her yerde ağladım..tamamen kontrolümden çıkmıştı..durduramıyordum..artık ağladığımı bile farkedemez hale gelmiştim..ve bir gün bitti, kesildi..gözyaşlarım tükendi..dondum..kaskatı kaldım..umursamaz ve beklentisiz oldum hayata karşı..

Acımın dinmesi için ise yıllar gerekiyordu..

Acının nasıl başa çıkıldığını bilmediğim bir çeşidi ile karşı karşıya kalmıştım. O güne kadar karşılaştığım bütün acı türlerini sönük bırakacak bir acıydı bu..Aşk acısı..ayrılık acısı..sessiz kalmanın acısı..senelerce görmezden geldiğim yalanların acısı..sevilmediğimi idrak etmenin acısı..hepsi birbirine karıştı..Sanki biri bütün organlarımı tek tek çıkarıp, yanlış, ait olmadıkları yerlere tekrar koymuş gibiydi..bütün kemiklerim kırılmış gibi..nefes almak bile canımı acıtıyordu..hareket etmek, konuşmak, yemek yemek..her şey, ama her şey acıtıyordu canımı, bedenimi.. Ve sanki yıllarca geçiştirdiğim büyük, küçük bütün acılar gelmiş ve 'artık bize de hakkımız olanı ver, bunca yıl bizi önemsemedin, ama artık biz de bedelimizi istiyoruz' diyorlardı..'bizim için de ağla, bizim için de yansın canın'..Giderek büyüyor, çoğalıyordu acılarım..

Hiç geçmeyecek, hiç dinmeyecek, hiç bitmeyecek sandım..O kadar kırılmıştım ki, bir daha asla tam olamam sandım..Kalbim sonsuza dek kanayacak sandım..ve anladım ki, yürek yarası, bedendeki en derin kesiklerden çok daha yavaş iyileşiyor..tekrar toparlananıp, ayağa kalkabilmek için acıyı dayanılabilir seviyelere indirmem gerekiyordu ve benim için tek çözüm mış gibi'ydi.Uzunca bir süre hayatı mış gibi yaşadım..

Zamanla hafifledi ve bitti, belki de alıştım..Yaralarım kabuk bağladı..

İz mi? 

Bacağımda nasıl hala o batan çivinin izi duruyorsa, vücudumda yıllar içinde biriken kesik, yanık, ameliyat izleri, nasıl o tokat her aklıma geldiğinde sağ yanağım sızlıyorsa hala, ruhumda da bütün yaraların izleri duruyor ve sızlıyor zaman zaman..

Ve size bir sır vereyim mi? 

Her defasında acıdı, hem de çok acıdı..Ve ben her ne kadar 'acımadı ki' diye geçiştirmeye çalışsam da, her defasında titreyen sesim beni ele verdi..

bitutam





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder