29 Ekim 2011 Cumartesi

Seninle Uyumak İstiyorum- Bir Doğum Günü Anısı

Bir seneyi daha devirdim.. Geçen sene yaşımla ilgili ilk yorumum 'höfff 31 çek çek bitmez' olsa da, gözyaşları ve kahkahaların tarafımca bolca tüketildiği bir yaşı daha uğurladım.. 

Doğum günlerine önem vermiyormuş görünümlü, ama içten içe önem veren biriyim. sırf bu 'önemsemiyorum' imajını desteklemek için 20li yaşlarda bıraktım kutlamayı..geçen sene farklıydı, kendime özel bir anı yaratmak istedim ve 
-genelde yaptığım bütün planlar tanrı tarafından sabote edilse de- geçen sene her şey istediğim gibi oldu..

baktım dün gece kare kare geçen doğum gününde yaşananları hatırlıyorum, kendimi bir tekrar filmine hapsetmeye hazırlanıyorum ve engel olamıyorum düşüncelerime, durduramıyorum, bu filmin 'ortasında' çıkmam gerektiğini anladım ve yeni yaşımı karşılamadan uykuya daldım..

Bu bağlamda biraz rötarlı olsa da hoşgeldin yeni yaşım..beraberinde ne getirdiysen kabulümdür bilesin..

Sana dair mutlaka bir sürü güzel anım olacaktır, ama eski yaşıma madem bir daha görüşmemek üzere veda ettim ve giderken götürmedi beraberinde en özel anısını, o zaman bize düşen de koruyup kollamak, sahip çıkmak ve asla unutmamak onu..




seneler sonra gittim o şehre. evim dediğim tek şehir, aşık olduğum tek şehir. içinde bir zamanlar deliler gibi aşık olduğum adamın yaşadığı şehir.. seneler önce vedalaşmadan, arkama bakmadan terk ettiğim, belki de kaçtığım ve bir daha gidemediğim, adını her duyduğumda yüreğimi paramparça eden o şehre gittim. 



biliyordum; gerektiği gibi vedalaşmadığım sürece hem şehirle, hem de sevdiğim adamla kanayacaktı o yara daha senelerce. veda vakti gelmişti ve ben bütün cesaretimi toplayıp gitmiştim. 


önce doya doya hasret gidermeliyim bütün sokaklarıyla. her şey o kadar tanıdık ama bir o kadar da yabancı ki. evime dönmüş gibiyim, ama evim değil artık burası benim. senelerdir bir evim, ait olduğum hiçbir yer yok. 


vakti geldi. buluşacağız. doğum günüme saatler kaldı, onun yanında karşılamak istiyorum yeni yaşımı. hiç doğum günümü kutlamadı o benim, yarım kalan sadece veda değil... yaşanmamı$ o kadar çok şey var ki...

mesela sadece tek bir fotoğrafımız var bizim. 6 senede sadece tek bir fotoğraf. 

tek bir film izledik sinemada beraber. 

evde izlediğimiz film sayısı ise 2. 

doğum günümü kutlama sayısı: 0 

*doğum günüm olduğunu biliyor mu acaba? sanmam, bunca sene bilmedi, önemsemedi de, şimdi mi bilecek*

işte orda bekliyor beni. arkası dönük, dizlerim titriyor. ne çok özlemişim bu kokuyu. 

- nasılsın?

+iyi *donup kalıyorum yine, sen nasılsın diye sormaktan aciz bakıyorum yüzüne*

- ne içmek istersin, ona göre bir yere gidelim?

+ şarap *evet evet şarap en iyisi, yoksa söyleyemem söylemek istediklerimi. şarap çözüyor benim dilimi, çok şarap içmem lazım bu gece, her zamankinden daha çok*

tedirgin.. sürekli saatine bakıyor, ben de sürekli saatime bakıyorum. yeni bir güne, doğum günüme 30 kocaman dakika var daha. nasıl geçecek? kalkmak istiyor, çok yorgun, çok uykusuz, huzursuz ve gözlerinde kocaman bir keder. *olmasaydı sonumuz böyle* 

yudum yudum içiyorum o şarabı. bitmemeli, biterse kalkar, ikinciyi sipariş verme şansım yok. 1 kadeh yetmek zorunda dilimi cözmeye, sadece tek bir kadeh şarap, gerekli olan cesareti vermek zorunda bana. 

saat 23:52

- hadi kalkalım ben çok uykusuzum. sabahtan beri yollardayım.

+ peki *hesabı ödeyip taksi durağına gitmemiz 8 dakika sürmez ki, taksi durağı şurası hemen. 8 dakika var daha, 8 ömür. yavaş yürü, çok yavaş yürü*

- yarın memlekette tatilmiş 

+ hmm evet *biliyor, doğum günüm oldugunu biliyor işte! tatil geyiğini niye yapsın ki şimdi durduk yere? ona ne türkiye'nin resmi tatilinden.*

ve telefon çalıyor. telefonum çalıyor. saat 00:00 yeni bir gün başladı.. 

- doğum günün kutlu olsun kardeşim
*hic bu kadar sevinmemiştim bu sesi duyduguma* 
+teşekkür ederim canım *sakin ol, neşeli davran, sevindiğini belli et, kısa kesme, ama fazla da uzatma konuşmayı*

ve kapatır kapatmaz bir daha çalıyor. yine kutlama, teşekkür, kısaca hoş beş. taksi durağına varmışız, görüşmemin bitmesini bekliyor vedalaşmak için. 

ve veda vakti.. *hadi bu son fırsatın, söyle! yok söyleyemem ya hayır derse? söylemek zorundasın, eğer yine bir şeylerin yarım kalmasını istemiyorsan mecbursun buna, söyle hadi susma daha fazla*

+ hani an itibariyle benim doğum günüm ya, ilk defa senden bir hediye istiyorum

- nedir?

+ bu gece sende kalabilir miyim? seninle uyumak istiyorum

susuyor.. yine bir ömür sürüyor bu suskunluk *allah belamı versin! hayır diyecek işte, hayır diyecek ve sen yine paramparça olacaksın. bok vardı sanki soracak, bok vardı gerizekalı, ne sik olacaksa yanında uyuyunca, allah belamı versin*

-peki

gözlerindeki keder canımı acıtıyor. *gözlerin gözlerime değince, felaketim olurdu*

yol boyunca sessizlik. 

- geç bakalım

seneler sonra ilk defa giriyorum o eve. tıpkı şehir gibi tanıdık ama yabancı bu ev de. evim değil artık. eşyaların yeri değişmiş. yatağın yeri, televizyon değişmiş, banyonun fayansları. kitaplar çoğalmı$, o çok sevdiğim divan artık yok. çalışma masasını odanın diğer köşesine taşımış, iyiydi oysa pencerenin önündeki yeri? ama koku aynı, evin her köşesinde onun kokusu. 

başım dönüyor.. sigarayı bırakmış, çalışma masasında hala çay bardakları duruyor, ama dolup taşan bir kül tablası yok artık. 

+ sigara içebilir miyim?

- iç tabii. benim biraz işim var, şu yazıyı bitirmem gerekiyor. uykun geldiyse yat sen *evet bir tek bu değişmemiş. hep o bitmeyen, yetişmesi gereken yazılar, saatlerce onun dikkati dağılmasın diye susmalarım. masanın üstünde biriken çay bardakları, tuş sesleri. onun yüksek sesle yazdıklarını okuması, düzeltmesi. yatağa yalnız girmelerim. bir tek kül tablasında unutulan, boşa yanan sigara yok artık*

+ iyi geceler

1 saat sonra tuş sesleri kesiliyor. gelecek diye bekliyorum. gelmiyor. *kalkıp baksam mı acaba? ama adamın evine zorla gelmişim zaten, zıbar yat işte! yok hayır kalkıp bakmam lazım, ben onun evinde değil, onun yanında uyumak istiyorum*

koltuğa uzanmış. üstünde incecik bir örtü, başının altında yastık yok. çoktan uykuya dalmış bile.

+ ne yapıyorsun sen burda? çocuklaşma lütfen, kalk ve yatağına gel uyu. saçmaladığının farkındasın değil mi? çocuk, çocuk haraketler. hiç yakışıyor mu? *ben bütün gece çok olgun davrandım sanki*

uyku sersemi mırıldanıyor: 

- yanlış, bu çok yanlış.. çok yanlış yapıyoruz. yanlış bu...

+ yanlış olan bir şey yok, ben sadece seninle uyumak istiyorum, hepsi bu. gel hadi. 

ve gelip yanıma yatıyor. sarılıyor bana. içime çekiyorum kokusunu. bu son biliyorum. bu senelerdir ertelediğimiz vedamız biliyorum. 

uyumadan önce şükrediyorum tanrıya bu sefer kulak verdiği için yakarışıma... sevişmek değil istediğim.. sadece huzur içinde uyumak istiyorum. 

önce hangimiz uyuyor bilmiyorum. ama ben seneler sonra ilk defa derin bir uykuya dalıyorum. seneler sonra ilk defa gece üçte uyanmıyorum, seneler sonra tekrar onun ritmine uyduruyorum nefes alışlarımı ve seneler sonra ilk defa gülümseyerek uyanıyorum. 

sabah oluyor.. veda vakti... işte şimdi gerçekten vedalaşabiliriz. azat ediyor artık beni, ben de onu. artık vedamız yarım değil. kaçmıyorum artık. sarılıyorum, son bir kez içime çekiyorum kokusunu..

+ hoşçakal 

biliyorum bir daha görmeyeceğim onu.. biliyorum bir daha gelmeyeceğim bu şehre... tamamlandı her şey.. bizim hikayemiz tamamlandı.. hayatımın en güzel doğum günü hediyesini aldım. artık mutlu olabiliriz.. artık kalkabilir gözlerimizdeki keder.. artık içimi parçalamayacak onu ve bu şehri düşünmek.

o geceden sonra bir daha hiç uyanmadım gece üçte. *

bazen gecikmiş bir vedadır bu cümle.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder